Memorial
Last Updated:
Please share your memories of Fikret Şenses and sign the online register.
FİKRET GÖRÜN HOCAMIZIN KALEMİNDEN FİKRET ŞENSES HOCAMIZ
Bir Dost, Bir Meslektaş, Bir Araştırmacı ve Bir Öğretmen Olarak Fikret Şenses
‘Sessiz gemi’sine binerek bilinmezlik âlemine açılan adaşım, dostum, meslektaşım ve kardeşim Fikret Şenses hakkındaki bu notları, onu övmek için hazırlamadığımı bilmenizi isterim. Sonunda öyle bir kanıya varırsanız, bu benim kabahatim olmayacak; kabahat onun sahip olduğu meziyetlerde aranmalı. Ben, sadece, bu kadar yıl boyunca, onun hakkında edindiğim izlenimlere ve yaptığım gözlemlere dayandım.
Fikret Şenses’i 1973 yılında Londra’da, o sırada SOAS’da doktora çalışmalarına devam eden asistanımız Orhan Kurmuş aracılığıyla tanıdım. O da, aynı zamanda LSE’de doktora programına devam ediyordu. Bu demektir ki onunla tanışıklığımız 50 yılı geçmiş durumda. Bu 50 yıl süresince arkadaşlığımız ve dostluğumuz nice sınavlardan kanımca başarıyla geçti. Onun, akademik mesleği seçmesinde bir etkim olup-olmadığını bilmiyorum; ama T.C. Merkez Bankası’nı bırakıp ODTÜ İktisat Bölümü’ne gelmesinde az da olsa bir etkim olduğunu biliyorum ya da hissediyorum. Bundan da büyük bir övünç duyuyorum.
Bana dört kelime ile Fikret’i anlat deseler, hiç zorlanmam: Ciddiyet, çalışkanlık, mizah gücü ve adalet.
Fikret, akademik mesleği, hem öğreticiliği hem de araştırıcılığı açısından hiç tereddüt etmeden söyleyeyim, yücelten bir isimdir. 20 yıla yakın aynı dersi, o ve Nur Keyder’le birlikte (zaman zaman bazı diğer meslekdaşların da katılmasıyla) büyük bir heyecan, neşe, zindelik ve özveriyle vermemiz sırasında, onun öğreticilik mesleğini ne kadar severek ve ciddiyetle yaptığının birebir şahidiyim. Ayrıca kendi uzmanlık alanındaki derslere de aynı aşk ve ciddiyetle hâkim olduğunu da çok yakından gözledim. Bu özellikleri, uzun meslek hayatımda karşı karşıya geldiğim çok az kişide gördüm. Meslekdaşları ve özellikle öğrencileri ile ilişkilerinde, onlara karşı gösterdiği doğal yani içten gelen ilgi, nezaket, kibarlık ve ilgi her türlü takdirin üzerindedir. Bu bakımdan, çeşitli yıllarda aldığı başarılı eğitici ödülleri bu durumun anlamlı göstergeleridir. Şenses’in eğiticiliği ciddîye alışının bir başka göstergesi de bu konuda hem bir öğretim üyesi olarak ODTÜ’de yaptığı araştırma ve yayınlar, hem de Yüksek Öğretim Kurumu’nda (YÖK) bir kamu görevlisi olarak hazırladığı, katkıda bulunduğu raporlar ve yayınlardır. Fikret Şenses’in bu konudaki ilgisi epey eskiye dayanır. 80’li yıllarda İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunlarının çıkardığı İktisat Dergisi’nin, iktisat eğitimine ayrılmış ve benim de katkıda bulunduğum bir özel sayısındaki anlamlı makalesi buna güzel bir örnektir. Ben bu konuda daha fazla bir şey söyleyecek değilim. Merak edenler, onun uzun yayın listesine baktıklarında hepsini görebilir.
Ülkemizin en uzun ömürlü sosyal bilim süreli yayını olan ODTÜ Gelişme Dergisi’ne (METU Studies in Development) gelince, Fikret’i anmamak mümkün değildir. Çok sayıdaki makalesi ve kitap eleştirileri bir yana, 1983 - 1987 yılları arasında editör olarak yaptıkları, ulusal ve uluslararası alanda düzenliliği, içeriğinin düzeyi ve niteliğiyle, dergiyi her açıdan ön plana çıkarmıştır. Gerçekleştirilmesindeki çabalarına yakından tanık olduğum, kalkınma ekonomisi ve Türkiye ekonomisiyle ilgili iki özel sayı, bunun en güzel örnekleridir. Şenses’in bu dergiye gerek yazar gerekse özel sayı editörü olarak katkıları o yıllardan bugüne hâlen de sürmektedir.
Fikret Şenses iyi bir meslekdaştır. Kendi fikri olan, çekinmeden o fikri söyleyen, sinirlenmeden, sesini yükseltmeden tartışan, ama sizi de dinleyen, söylediklerinize kulak veren ve bence hepsinin yanında, çok az kişide bulunan bir mizah duygusuna sahip olan bir meslekdaştır. Uzun yıllarca, arada sadece ince bir duvar bulunan yanyana odalarda çalışan bir meslekdaş olarak, onun çalışma huzurunu bozabilecek en küçük bir rahatsızlığa neden olmadığını açık kalplilikle söylemeliyim. Meslekdaşlarının başarılarına sevinen, sıkıntı ve dertlerini ise paylaşmakta cömert olan bir meslekdaştır, adaşım Fikret. Bu konuda bir başka özelliği ise ortak çalışmaya verdiği ağırlıktır. Yayın listesine bakıldığında hemen görülecektir ki bölüm içinde ve dışında, diğer üniversite ve ülkelerdeki meslekdaşlarıyla olan akademik üretimi önemli bir boyuttadır.
Üzerinde çalıştığı konuları, tabir caizse, teninde hisseden bir araştırmacıdır Fikret Şenses. O, konuları, sorunları, moda oldukları için değil, gerçekten öğrenip irdelemek için, konunun önemini, derinliğini anlayıp duyurmak, sorunlara çözüm aramak için, bir karınca gibi çalışan bir araştırmacıdır. Kalkınma, gelişme, Türkiye ekonomisi ve yoksulluk üzerine yıllardır yaptığı araştırmalar, ürettiği yazı ve eserler, yönettiği tezler, onun çabalarının en güzel örnekleridir. Unutmayalım ki o bu çabaları sadece ülke içinde değil uluslararası alanda da gerçekleştirmiştir. Gördüğüm kadarıyla o, bunlarla da yetinmeyip, diğer meslekdaşlarının aynı konularda ürettiklerini de, kitap eleştirileri yoluyla en ciddî biçimde değerlendirerek önemli bir hizmette bulunmuştur ve bulunmaktadır.
Bugünlerde yokluğunu çokça dillendirdiğimiz adalet ya da âdil olma, Fikret’in sahip olduğu çok önemli bir haslettir. Bunu bir örnekle anlatmak isterim. Onun biricik Minnoş’u (yani bugünün Johns Hopkins öğretim üyesi Mine Şenses) ODTÜ İktisat Bölümü’nün öğrencisi iken, üstelik çok da başarılı bir öğrencisi iken, hiçbir zaman babasının öğrencisi olamamış, hattâ bir ihtiyacı olduğunda bile onun odasına girememiştir. Bu adalet ve hakkaniyet duygusu, sadece öğrencilerine ve meslektaşlarınakarşı değildir. Fakülte ve üniversitedeki tüm hizmetli ve görevlilerin her türlü dert ve sorunlarıyla ilgilenmede, onlara yapılan haksızlıkları gidermede ve onlarla dayanışmada da hep önde olmuştur, Fikret Şenses (Şenses demişken araya bir anekdot sıkıştırayım: bizim koridordan geçenlerin, onun kapısındaki isim levhasında Şenses soyadını, yakın zamanlarda kaybettiğimiz ünlü söz yazarı Fikret Şenes ile karıştırarak “aaa bak, bizim hoca demek şarkı sözü de yazıyormuş” demelerine çoğu zaman şâhit olmuşumdur).
Eskilerin deyimiyle “fikr-i tâkip” adamıdır, Fikret; gerçekleştirmek istediği bir şeyi mutlaka yerine getirir. Bölüm başkanlığı sırasında, o zamana kadar, İktisat Bölümü’nün bölüm kütüphanesi olarak amatörce kullandığı mekânı, düzgün bir kütüphane hâline dönüştürmeyi kafasına koyduğunda, bunu büyük çaba harcayarak ve kaynak yaratarak sonunda başarmıştı. Bu mekânda çok sayıda belge, kitap ve istatistik bir araya getirilmiş ve kullanıma sunulmuştu. Esefle söylemeliyim ki, bu kütüphane artık yoktur. Bu konuda bir başka örnek, kendisinin zamana verdiği önem ve dikkattir. Fikret, başta öğrencilerle olanlar olmak üzere, tüm görüşmelerini, randevularını gayet düzgün olarak plânlar ve sadakatle uygular. Bu, bana göre, hepimizin benimsememiz gereken bir tutumdur; ama ne yazık ki, neredeyse pek azımızın uygulamağa çabaladığı (belki de hiçbirimizin uygulayamadığı) bir davranış biçimidir.
Fikret Şenses’in, benim eşimde de olduğu için yakından bildiğim, yüksek ses ve gürültüye karşı büyük bir hassasiyeti vardır. Bu sebeple, kendisi de başkalarının böyle bir durumla karşılaşmaması için çok dikkatlidir. Çok uzun yıllar yanyana odaları kullandığımız için ve ortak duvarımız ses-geçirgen olduğu halde, onun bu dikkatli davranışı sayesinde çok rahat ve sessiz bir ortamda çalıştığımı hatırlıyorum.
Fikret, tereddütsüz tam bir entelektüeldir. Her şeyden önce, alanı olan iktisadı, alanda çalışanların çoğunun yaptığının aksine bir teknik cambazlık yerine, bir sosyal bilim olarak algıladığı için, bu anlayışı çalıştığı konularla, ve ürettikleriyle de ispatlamıştır. Kalkınma ve gelişmenin çeşitli boyutları, işlendirme (istihdam) sorunları, yoksulluk, Türkiye iktsadı, sanayileşme, ticaret, küreselleşme, eğitim sorunları ve politikaları, onun ne kertede namuslu ve yurtsever bir entelektüel olduğunu gösteren örneklerdir. Sanatın çeşitli dalları ve edebiyat, Fikret’in entelektüel ufkunu zenginleştiren ve onu mutlu kılan öğelerdir. Burada, kendisinin 1991 yılında Mülkiyeliler Birliği Dergisi’nde yayınlanan “Madam Teyze’den Bizim Yere” başlıklı kısa hikâyesini örnek vermek isterim. Kısa hikâye dalında Abdi İpekçi Ödülü yarışması vesilesiyle yazılan bu gerçekçi ve insancıl hikâye, kanımca Fikret’in, pek az kişinin bildiği edebiyatçı yönünü ortaya koymaktadır. Şenses, ayrıca eşiyle birlikte Ankara’daki oyunların, neredeyse hepsini izleyecek derecede bir tiyatro tukunudur. Gördüklerini de, bir tiyatro eleştirmeni titizliğiyle değerlendirir. Spor da, daha doğrusu futbol da, önemli bir boyuttur, Fikret’in geniş ilgi alanları arasında. Uzun İngiltere yıllarının da etkisiyle, hakkaniyet ağırlıklı, sportmence bir ilgidir, bu (Tabii, Yakup Kepenek’ten az farklı olarak fanatiklik içermeyen Fenerbahçe bağımlılığını da unutmamak kaydıyla!).
Samsun doğumlu, Samsun Maarif Koleji mezunu bu Cumhuriyet gencinin, İstanbul Sirkeci’den tren yolculuğuyla başlayıp, Warwick, Lancaster ve Londra’ya uzanan serüveni, sonrasında Sussex, Harvard, Tokyo ve Columbia istasyonlarına da ulaşmıştır. Ama o, bu toprakların bir çocuğu olarak, kendini hep bu topluma borçlu hissederek, bu toprakların insanlarını onlara yabancılaşmadan anlama, onların sorunlarına çözüm arama, onların gençlerini eğitme yolunda özveriyle ve dürüstçe çalışmaya (ve çok çalışmaya) uzun yıllarını vermiştir. Bütün olarak bakıldığında Fikret Şenses, gençler için, bugünlerin deyimiyle tam bir “rol-model”dir. Unutmayalım ki bu model, çalışkanlığı, sorumluluk altına girişi, doğallığı, çalıştığı konulara hâkimiyeti, medenî cesareti, entelektüel donanımı, yurtseverliği, ilerici ve demokrat tutumu, daha aydınlık, âdil ve eşitlikçi bir topluma erişme tutkusu her türlü övgünün üzerindeki bu mütevazı kişiliği temsil etmektedir. Kendisi üstelik, sâdık bir eş, anlayışlı ve sevecen bir babadır. Şimdi her ikisi de rahmetli olan ve her ikisini de tanıma şansına eriştiğim anne ve babasına olan sevgi bağı ise unutulmayacak bir bağdı. Bütün bu özelliklere, bir de ince ve nitelikli mizah duygusunu ve tam yerinde nükte yeteneğini de eklememiz gerekir. Burada Fikret’in fıkra dağarına (dağarcığına değil) girecek değilim. Girecek olsam sonunu getirebilir miyim bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var: Eğer birisi (örneğin Yakup Hoca) onun fıkralarından birini anlatmağa kalkarsa mutlaka patentinin ona ait olduğunu belirtmelidir. Yoksa Fikret, her zamanki çelebi tutumuyla ve de gevrek bir kahkahayla bunu hemen hatırlatır.
Sevgili Fikret’i çok sevdiği Gölbaşı’nda toprağa vermemizi takiben, yıllardır birlikte olduğumuz, çalışkanlığına ve ilkelerine bağlılığına hayranlık duyduğumuz, ülkemizin ve kurumumuzun sıkıntılı günlerinde ödünsüz bir dayanışma içinde bulunduğumuz bu güzel insana ışıklar içinde sâkin ve huzurlu bir ebedî âlem diliyorum.
Güle güle güzel insan; seni çok özleyeceğiz.
Fikret GÖRÜN
20 Ocak 2023
O BAŞKAYDI ...
Bir arkadaş düşünün… Sizinle gülen, sizinle ağlayan, her derdinize ortak olan, yardım çığlığınıza anında koşan…
Fikret ile uzun yıllar karşılıklı odalarda oturduk. İktisada giriş dersini Fikret Görün, Fikret Şenses ve ben veriyorduk. Sabah 8:40 dersine birlikte güle oynaya giderdik. Yol boyu fıkralar anlatılır, espriler patlatılır, güne güzel bir başlangıç yapılırdı. En alt koridora ulaşınca sınıflarımıza ayrılırdık. İki Fikret de hayatım boyunca benim için çok değerli, çok sevdiğim, çok güvendiğim, can dostlarım oldular. İyi ki yollarımız kesişmiş…
Emekliye ayrıldıktan sonra farklı bir uğraş olarak şiir ve minik hikâye denemelerim oldu. Fikret hastalık dönemindeydi. Buna rağmen ısrarla “düzeltme işini ben yapacağım” demişti. Yazmaya ara verdiğim zaman da arayıp “bekliyorum devamını” diyerek beni ikaz ediyordu... Onun düzeltmelerinden sonra benim yazılar bir başka oluyordu sanki.
Fikret çok çalışkan ve üretken bir insandı. Günün her saati onun için çok kıymetliydi, değerlendirilmeliydi. Tatile gittiği zamanlarda bile çalışmalarına devam ederdi. Ailesine çok düşkündü. Çok sevdiği eşi Melek, kızı Mine ve daha sonra iki torun onun için çok önemliydi. Onlarla daima gurur duyuyordu. Okul döneminde Mine’yi kursa götürdüğünde sınav kağıtlarını ya da okunacak başka bir şey yanına alır, arabanın içinde Mine’yi beklerken zamanını değerlendirirdi. Şekeri olmasına rağmen tatlıyı çok severdi. Arada tatlı kaçamağı yapar, ertesi gün pişmanlık duyarak bize anlatırdı.
Check-up sırasında öğrendi hepimizi şok eden hastalığını. O çok cesur karşıladı ve büyük bir metanetle doktorların dediklerini harfiyen uyguladı. Bir gün bile şikâyet etmedi. Sevgili Melek hep yanı başında ve en büyük desteği oldu. Umudumuzu ne o ne biz son günlere kadar kaybetmedik. İyileşecekti, Salı buluşmalarımız kaldığı yerden devam edecekti. Ancak şanssızlık bir türlü peşini bırakmıyordu. Arka arkaya üç büyük ameliyat geçirdi. Tam düzeliyor diye sevinirken covide yakalandı, arkasından da influenza. Yorgun düşen beden yavaş yavaş iflas eşiğine sürükleniyordu ve o bunun farkındaydı. Yemek yiyemiyordu, çok zayıflamıştı. Konuşmaya, yazmaya bile takati kalmamıştı.
Son telefon görüşmelerimizin birinde, “Ben her şeye kendimi hazırladım, güzel bir hayatım oldu, bu kadarmış. Babam da son zamanlarında böyle olmuştu” demişti. O an ilk defa artık umudunu yitirdiğini, hayata asılmaktan vazgeçtiğini hissettim. Sonrası o beklenen sona koşar adımlarla gidiş…
Sevgili Fikret, can arkadaşım, sen hep vakur duruşunla kalbimizde yaşayacaksın. Seni daima büyük bir sevgi ve özlemle hatırlayacağız.
Nur Keyder
Fikret Hoca ODTÜ'nün öğrettiklerinin çok güzel ve çok zarif bir temsili gibiydi.
İşinde iyisini yapmaktan vazgeçmeyecek kadar çalışkan ancak hayatın kalanını ıskalamayacak kadar bilge; adalete düşkün, kayırmacılığa ve ciddiyetsizliğe kapalı ancak her zaman şefkatli ve kibar; hayranlığını ifade etmekte ve kendisini alaya almakta tereddüt etmeyecek kadar mütevazı ve açık görüşlü ancak etki altında kalmayacak kadar olgun ve kendinden emin...
Bir insan, bir meslektaş ve bu ülkenin bir ferdi olarak pek bulunmayacak bir örnek; bir eğitmen olarak olarak yüzlercesine eksiklerini ve kendilerini nasıl geliştirebileceklerini gösteren bir ışık oldu. Onun ışığı da eksik olmasın...
Kenan Yücesoy
Bölüme hoş geldin niteliğinde olan ECON 101 ve 102 derslerini Sn. Fikret Hocamdan alma şerefine nail oldum. Öğrencisine tepeden bakmayan, herkesi dinlemeye değer gördüğünü hissettiren bir hocamızdı. Ben bile kendimi tam olarak yetişkin bir birey olarak göremezken, o bizi görür öyle görür ve "siz" şeklinde hitap ederdi. Özgeçmişi çoğumuzun ulaşamayacağını düşündüğü başarılarla dolu Hocamın öğrencilere bu denli saygı ve nezaketle yaklaşması bile kendisine hayran kalmamıza yetti. Bu hayranlık 4 senelik bölüm hayatımda da katlanarak devam etti. Şimdi de geçmişe baktığımda ECON 101 ve 102 derslerini Hocamdan aldığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Hep güzel hatırlanacaksınız Sayın Hocam. Yattığınız yer incitmesin!
İbrahim Erdogan
2005 yılında esasında onun sınıfında olmamama rağmen Fikret Hoca'nın İktisada Giriş derslerini takip etmeye çalışıyordum. Zannedersem babasının değilse de bir yakınının hastalığı nedeniyle çok sık hastaneye gidiyordu. Yine öyle bir günün ertesinde 8.40 dersinde bize şu kısa anektodu anlattı:
Fikret Hoca, hastanede refakatçi olmasına rağmen yanına çalışma kağıtlarını da getirmiş ve ertesi gün sabah vereceği İktisada Giriş dersine çalışıyormuş. Hocamızın yakınlarından birisi ise Fikret Hoca'ya tabiri caizse çıkışarak 'Koskoca Profesörsün hala derslerden önce çalışma kağıtlarına mı bakıyorsun?' demiş. Fikret Hoca da beyefendiliğini hiç bozmadan kendisine 'Evet koskoca profesör oldum ama her dersten önce işimi ciddiye alıp anlatacağım konulara çalışmam nedeniyle 'Koskoca Profesör' olabildim' demiş.
Hoca bunu sınıfta anlattığında yürekten alkışladığımızı hatırlıyorum. Ve bu anlattığı olayı ömrüm boyunca unutmuyorum. Kendi hayatımda da bir düstur olarak zihnimde her zaman muhafaza etmeye çalışıyorum.
Nur içinde yat Fikret Hocam. Öğrencilerin seni her zaman çok sevdi...
Atilla Uğur Başbuğ
22 Nisan 2004 Perşembe günü idi kendisiyle tanışmamız. Odtü’ye yüksek lisans başvurusu yapmak için gittiğimde, iktisat bölümünün koridorlarında gezerken kapısının açık olduğunu gördüm. ‘Merhaba’ dememle beni içeri buyur etmesi bir oldu. 10 dakika kadar sohbet ettik. Daha sonra yüksek lisansa kabul alıp, kendisini yakından tanıma fırsatı bulduğumda, her bir dakikasını ne kadar verimli kullandığına tanıklık edip, o 10 dakikayı daha önce tanımadığı birine ayırmasının anlamının ve ayrıcalığının gururunu yaşadım hep… Yıllar geçse de unutamam.
2004-2007 yılları arasında Odtu iktisat bölümünde araştırma görevliliği yaparken kendisi ile birlikte çalışma imkanım oldu: her dönem vermiş olduğu dillere destan iktisada giriş dersinde birebir asistanlığını yapmanın onuruna ulaştım, Türkiye ekonomisi dersini kendisinden almanın ayrıcalığına ve lezzetine… Amerika’da doktora yapmamın yolunu açan, doktora sonrası Türkiye’ye geri döndüğümde, mutlaka akademide olmam gerektiğini ısrarla vurgulayan ve bunun için elinden geleni yapan, 2012 yılında Konya’ya nikah ve düğünüme katılmak için onca yol çıkıp gelen yine kendisidir. Ah Fikret Hocam, nasıl öderim hakkınızı…
2016 yılında yaşadığım onca talihsizlik sonrasında ayakta kalmam için bana her daim tam desteğini hissettiren ve aktif olarak çabalayan da Fikret Hocamdır. Tekrar akademiye dönmem için yüzlerce referans mektubunu göndermekten imtina etmemiştir. Ayağa kalkabildiysem en büyük pay kendisine aittir. Hakkını ödeyemem…
Beyefendilik, asalet, kibarlık, hak yememe, dürüstlük kelimelerinin birebir karşılığıdır Fikret Şenses. Mütevazı kişiliği, babacan tavrı, çalışkanlığı, başarıları ile her daim bizlere ışık olmuş, yolumuzu aydınlatmıştır. Odtu iktisat’ın ruhudur, mihenk taşıdır Fikret Şenses.
Kendisini yıllardır görme imkânım olmasa da en büyük tesellim her daim iletişimde olmamızdı. Bizimki bir baba-oğul, amca-yeğen, abi-kardeş, adına her ne derseniz deyin, öyle bir ilişkiydi… Aramıza mesafeler hiç girmedi. En son 24 Kasım’da haberleşmiştik, daha sonra haber alamadım kendisinden…
Kendisini bu kadar yakından tanıdığım için kendimi ne kadar şanslı hissettiğimi kelimelerle tarif etmemin imkânı yok. Dün gece rüyamda gördüm, ‘ben ölmedim’ diyordu, yemyeşil gözleri ile gözlerimin içine bakıyordu her zamanki gibi…
Vefat haberini aldığımdan beri eski e-postalarımızı okuyorum birbirimize yolladığımız, gözlerim doluyor, uzaklara dalıyorum istemsizce… Sanırım bu yazıyı tamamlayamayacağım çünkü olmayacak ve ne kadar anlatırsam anlatayım hep bir şeyler eksik kalacak… İçim acıyor, boğazım düğümleniyor.
Ruhun şad olsun Fikret Hocam
Umut Unal
Çok sevgili Fikret Hocamızın ardından;
https://t24.com.tr/yazarlar/gulcin-ozkan/fikret-senses-hocamizin-ardinda...
Gulcin Ozkan
Fikret hocamız beyefendi kişiliğiyle, bilgisiyle, bizlere öğrenciyken bile verdiği değer ve saygıyla hep hatırlanacak. Kendisi bölümümüzün temel taşlarından biriydi. Başarılı bir kalkınma iktisatçısı olmasının yanında herkes tarafından sevilen muhteşem bir insandı. Artık böyle insanlar dünyaya gelmiyor dedirten kişilerdendi. Onu kaybetmiş olmanın derin üzüntüsü içindeyiz.
Lisans dönemi sınıf arkadaşlarımızın olduğu grubumuzda Fikret bize neler kattığı, ne müthiş bir hoca ve akademisyen olduğunu yazdık durduk, kötü haberin ardından. Fikret hocanın sectionında olmak bir ayrıcalıktı, herkes secmeli dersini alabilmek için kıyasıya yarışırdı. Sınav kağıtlarını yüz kişilik sınıflarda bile ertesi gün okumuş olarak gelmesiyle nam salmıştı. Sadece bu bile degerli hissettirdi öğrenciye. Hastalandığında dersi yarım kalmış ve doktorlar dersliğe gidemeyeceğini söylemişlerdi. Dersi devralalım, sınavları biz okuyalım dediğimde kesin bir dille reddetmişti ve evden asistanlar desteğiyle öğrencilerini mağdur etmeden o dersi tek basına bitirdi.
Fikret hocamız saygı duyulan basarılı bir araştırmacıydı. Kanserle mücadele ederken Türkiye ekonomisindeki krize dair yazdığı yazı Cambridge Üniversitesi yayınlarındaki dünyanın en çok okunan makaleleri arasına girmiş ve hepimizi gururlandırmıştı.
Takım elbisesi ve yüzünde hep o güzel gülüşü ile bölüm merdivenlerinden inişi, bölüm toplantılarında konuşmalarımız, bize genç akademisyenler olarak verdiği değerli tavsiyeler daha dün gibi.
Doğru davranmak zorunda hissettiğimde ve bunu yapmak zor olduğunda hep benim hocalarım, emekli hocalarımız, ne yapardı nasıl davranırdı diye düşünüp ona göre davranmaya çalışırım. Fikret hoca da onlardan biriydi. Hep dik durdu ve bize de dik durmayı öğretti.
Fikret hocam iyi ki bizlerin hocası, yol göstericisi oldunuz. Sizin gibi güzel bir insanı tanımaktan onur duyduk. Işıklar içinde uyuyun. Fikret hocamın değerli eşi Melek ve kendisi gibi başarılı bir akademisyen ve iktisatçı olan kızı Mine hocamıza da sabırlar diliyorum.
Pınar Derin Güre - ODTÜ İktisat Bölümü Öğretim Üyesi
Fikret Şenses hocamızın aramızdan ayrılışı henüz çok yeni. Her ne kadar kendisi bizi bu ayrılışa kısmen hazırlamış olsa da kabullenmesi yine de kolay olmuyor. Birlikte yaşanmış yoğun duygular var. Zaman zaman zorunlu kesintilere uğrasa da 40 yılı aşkın düzenli bir hoca-öğrenci ilişkisi söz konusu. Düzenli ilişkiden kastım uzun süreli bir araya gelişler değil. Belirli bir düzen içinde, zaman aralığı belli, çoğunlukla akademik, kimi zaman da akademi dışı, sorun odaklı, verimli, geliştirici, neşeli buluşmaları kastediyorum. Fikret hocanın bize gösterdiği pek çok şeyden biri sanırım bir akademisyenin eğer isterse olabildiğince çok öğrenci ve meslektaşıyla zamanı önceden iyi belirlenmiş, samimi, dostane ve verimli görüşmeler yapabileceğidir. Bunun neresi ilginç diye düşünebilirsiniz. Oysa akademisyenlerin, hele de Fikret hoca gibi çok çalışmayı ve üretmeyi sevenlerin, genelde “zamanı yoktur”. Kendilerinden başkalarına zaman ayırmaktan imtina edebilirler. Fikret hoca mutlaka zaman yaratır. Öğrencileriyle onların sorunlarını anlamak ve çözüm üretebilmek için yakından ilgilenir. Onlara ulaşır ve tıpkı ders verirken yaptığı gibi gelişimlerine gerek sosyal ilişkileri gerekse resmi görüşmeleri aracılığıyla katkı sunmayı sürdürür. Bu görüşmeler neşelidir, içtendir, samimidir ama aynı zamanda da ciddidir. Tarafları tüketici bir hale dönüşmez. Görüşmeden sonra kalkıp bir eğlence yerine veya içki masasına gitmezsiniz ama görüşmeden kafanız ve gönlünüz iyi bir şekilde, sanki uzun süre birlikte demlenmişsiniz gibi bir tat alırsınız (Belki de görüşme sırasında içtiğiniz çayların da bu demlenmede bir etkisi vardır). Bu kadar farklı ve çok kişiyle bu kadar düzenli, etkili ve dengeli iletişim kurabilen bir akademisyene az rastlanır. Kendisini öne çıkarmaz, karşısındakine saygı duyar, yukarıdan bakmaz, sesini yükseltmez, onunla üzülüp onunla sevinir. Karşısındakiyle duygusal bir bağ kurar ve onun önemli olduğunu hissettirir.
Fikret hoca çalışkandır. İyi bir bilim insanının uzmanlık alanına hakim olmasının yanı sıra aynı zamanda arı gibi çalışmasının da gerekli olduğunu bize anlatır. Kendi çalışma alanındaki güncel gelişmeleri yakından izler. Durmaksızın yazar. Etkili ürünler ortaya koyar. Bu ürünler o kadar etkilidir ki, çalışma alanındaki diğer araştırmacılar onun ürettiklerine gönderme yapmadan kendi çalışmalarının eksik kalacağının farkındadırlar. Kalkınma iktisadı, Türkiye iktisadı, iktisat eğitimi, yoksulluk, işgücü piyasaları gibi alanlarda nitelikli bir yazı yazmaya karar verdiğinizde temel başvuru kaynaklarınız arasında mutlaka Fikret hocanın çalışmaları yer alacaktır. Bu durum sadece ulusal değil uluslararası yayınlar için de büyük ölçüde geçerlidir. Toplumsal sorunlara ışık tutan bir bakış açısıyla düzenli ve disiplinli çalışmak üretken ve yetkin bir bilim insanının olmazsa olmazıdır. Fikret hocanın deneyimi bize bunu gösterir.
Akademik dünyada çok ve nitelikli ürün ortaya koyan akademikler genelde alanlarındaki eğitim faaliyetleriyle ilgilenme ve yeni kuşakların yetiştirilmesinde biraz tembel davranırlar. Bunun tersi durumlarla da karşılaşabiliriz. Eğitime, ders vermeye önem veren akademikler nitelikli ve bol ürün ortaya koyma konusunda zayıf kalabilirler. Fikret hoca ise bu iki alanda da aynı ciddiyet ve başarıyı gösterebilmiş ender kişiler arasındadır. Verdiği derslerde çok titizdir. Öğrencisinin konuyu kavrayabilmesi, düşünsel ve mesleki gelişimine katkı sağlayabilmesi için elinden gelen çabayı esirgemez. Çok iyi bir eğitmendir. Pek çok öğrencisi üniversite yaşamlarındaki en beğendikleri hocanın Fikret hoca olduğunu söyler. En çok öğrendikleri derslerin ondan aldıkları dersler olduğunu paylaşırlar. Hakkaniyetlidir, teşvik edicidir, naziktir, sevecendir, titizdir, disiplinlidir, etik değerlere önem verir. Sınıf içinde ve sınıf dışında öğrencilerine ulaşmak için her yolu dener. Hemen hepsini tanır. Onların gelişimini yakından izler. Yeni nesillerin akademik gelişimini sürekli ve etkin bir şekilde destekler. Onların başarılarından kendi başarılardan daha fazla sevinç ve gurur duyar. Mutlu olur. Her öğrencisinin akademik ve akademi dışı sorunlarıyla samimi bir şekilde ve çözüm odaklı ilgilenmeyi kendine görev sayar. Mustafa Parlar Eğitim ve Araştırma Vakfı tarafından ODTÜ’de verilen Yılın Eğitimcisi Ödülünü üç kez almış olması boşuna değildir. Genelde yükseköğretim, özelde iktisat eğitimi üzerine çok düşünmüş, tartışmış ve yazmıştır. Kısacası, Fikret hoca üretken bir akademiğin aynı zamanda kendi alanındaki eğitim faaliyetlerine ve bu alandaki yeni nesillerin yetişmesine de etkin katkı verebileceğini gösteren güzel bir örnektir.
Fikret hoca pek çok toplumsal sorunla ilgilenir ve bu sorunlar üzerine çok sayıda nitelikli çalışmalar üretir. Ancak bu ilgisi son zamanlarda akademik yaşamı cendere altına alan saf bir yayın yapma kaygısından kaynaklanmaz. Ülkenin kalkınma sorununun, yoksullukla mücadelesinin, emek karşıtı eşitsizliklerinin, eğitim anlayışındaki bozukluklarının çözülmesini yürekten arzular. Bu arzusunun kökeninde bir yandan insan ve ülke sevgisi diğer yandan da kendisini mevcut konumuna getiren toplumsal katkılara (İngiltere’deki seçkin üniversitelerde başarıyla tamamladığı lisans ve lisansüstü eğitimini Türkiye hükümetinin sağladığı burslar aracılığıyla gerçekleştirdiğini anımsayalım) vefa borcunu ödeme çabası yatmaktadır. Akademik çalışmalarını bu doğrultuda yürütmüş ve yeni nesillerin gelişmesine de bu güdüyle katkı sunmaya çabalamıştır. Fikret hoca için akademik yayın ve eğitim kendi başına ve bireysel bir amaç olmaktan çok “toplumsal iyileşmenin” aracıdır. Fikret hoca çalıştığı konuların toplumsal bir yararı olduğuna inandığı için bu kadar özverili ve sağlığından bile feragat edecek düzeyde yoğun bir çaba içinde olmuştur. Dolayısıyla, Fikret hoca kendi deneyimiyle toplumsal fayda gözetilerek üretilen ürünlerin akademik yaşamın gerekli koşulu olduğunu bize göstermeye çalışmıştır.
Fikret hoca için toplumsal iyileşmeye giden yolda akademinin gelişimi ve tüm bunların temelinde de bireyin insani bir yaklaşımla yetkinleşmesi yatmaktadır. Bu nedenle, öğrencilerinin bireysel gelişimini ön planda tutmaya çalışır ve onların yaşamına kritik dokunuşlarla kendilerini farklı ve iyi hissetmelerine gayret eder. Yetiştirdiği öğrencileri dinlediğinizde hemen hepsinin yaşamında Fikret hocanın özel bir yerinin olduğunu görürsünüz. Yaşamlarının dönüm noktalarında aldıkları önemli kararlarda Fikret hocanın yönlendirici rehberliğini bulursunuz. Ve bu durum sınırlı sayıda öğrencisi için değil yaygınlık gösteren genel bir eğilime dönüşür. O kadar ki, kendinizi özel hissetmekten uzaklaşıp genelin bir parçası olarak düşünmeye başlayabilirsiniz. Kişisel olarak benim “genelin bir parçası” olduğumu hissetmeme yol açan iki deneyimimden söz etmek isterim. İlki 2-4 Nisan 2015 tarihlerinde ODTÜ Kuzey Kıbrıs Yerleşkesinde “Fikret Şenses Onuruna” düzenlenen “Türkiye Ekonomisi ve Kalkınma İktisadı Çalıştayı”nda katılımcıların sunuşları sırasında ve çalıştay sürecindeki sohbetlerde paylaştıkları anılar, ikincisi ise kendisinin aramızdan ayrılması sonrasında sosyal medyada bir sosyal bilimci ve iktisatçı için eşi görülmedik sevgi seli arasında dile getirilen duygu ve düşüncelerdir. Her iki deneyimden de ortaya çıkan büyük fotoğraf Fikret hocanın çok sayıda insanın hayatında özel bir yerinin olduğu ve kendisinin öğrencileri, meslektaşları ve dostları tarafından apayrı bir kategoride sevgi ve minnet duygularıyla anıldığıydı. Demek ki, Fikret hoca sadece benim ve yakından tanıdığım arkadaşlarımın değil, farklı deneyimlerden geçen çok sayıda insanın (bunların önemli bir kısmı bugünün saygın akademikleridir) da en kıymetlisiydi.
Fikret hoca şanslıydı. Bir akademik, bir meslektaş, bir hoca, bir dost ve bir insan olarak değeri kendisi henüz aramızdan ayrılmadan önce yaygın bir şekilde biliniyordu. Bunun için çok çaba sarf etti. Bizler de çok şanslıydık. Yaşamlarımızın bir kesiti Fikret hocanınkiyle çakıştı. Bundan sonra da onunla birlikte olmaya devam edeceğiz. Çünkü Fikret hocanın bizlere gösterdiği bir yol var. Tamamlaması güç ama aydınlık bir yol. Bu yolda bize rehberlik etmeye devam edecek. Onun öğrencileri, meslektaşları ve dostları olarak bizler ve yaşamı süresince yaptıklarıyla oluşumuna katkıda bulunduğu gelecek nesiller bu yolun tamamını değilse bile belirli güzergâhlarına ulaşmak için elimizden geleni yapmayı sürdüreceğiz.
Hakan Mıhcı
Fikret Hocamı, 1983 yılı sonbaharında “ Introduction to Economics” dersimin hocası olarak tanıdım. İlk tanışmamızdan beri, hayatımda çok önemli bir yeri oldu. Bugün hala öğrencilerime ve etrafımdaki insanlara Fikret hocamın ne kadar müstesna bir insan olduğunu, eğer ondan bir nebze insanlık dersi alabildiysem ne mutlu bana diye düşündüğümü söylerim hep. Çok kişiye anlattığım size de aktaracağım,beni o yaşımda hayranlık ve hayrete düşüren nezaketinin ve saygısının bir örneğini paylaşmak istiyorum. Ofis saatlerinde, odasına soru sormaya giderdim.Her odasına girdiğimde ayağa kalkar ve her odadan çıkışımda da ayağa kalkarak uğurlardı beni. Eminim bu bana özel bir hareket değildi. Bu hareketinin, fark gözetmeksizin, tüm insanların onun için ne kadar değerli olduğunu ifade etme uğraşının bir parçası olduğunu düşünmüşümdür.
Bize veda ederken “sizleri geri kalan hayatımda hiç unutmayacağım” diye uğurladı. Ben de sevgili Fikret hocamı geri kalan hayatımda hiç unutmayacağım. Aydınlık, yol gösterici fikirleri zihnimden, sevgisi yüreğimdem hiç çıkmayacak.
Sevinç Mıhcı
Fikret hocamı ODTÜ Ekonomi bölümünde 1980-85 arası lisans ve arkasından 1985-87’de master yaptığım yıllarda tanıdım. Fikret Görün hocamla birlikte benim Amerika’ya doktora yapmak için gelişime ön ayak olan, yardım ve desteğini değerli vakitlerini hiç esirgemeyen, hiç unutamadığım ve unutamayacağım hocalarımdan biridir Fikret hoca.
Herkes yazılarında o kadar güzel anlatmış ki hocamızı, ek bir şey yazabilmek çok zor. Ama söylenenlerin birçok konuda ortak olması Fikret hocanın hepimizin hayatını öyle ya da böyle ne kadar derinden etkilediğini, kişiliğinin ve bilgisinin nasıl hepimizin hayatını yönlendirdiğini, izler bıraktığını gösteriyor.
Ben de bütün öğrencileri gibi Fikret hocanın öğrencisi olmaktan çok gurur duydum hep. Verdiği temel ve ileri ekonomi bilgilerinin yanında bize hep hayat hocası da oldu, hatta bir çoğumuza baba gibi oldu, derin sevgisini saygısını ilgisini, hayat tecrübelerini paylaşarak, yol göstererek, liseden çıkıp daha ne olduğunu anlayamamış biz toy çocuklara yetişmiş, ne yaptığını istediğini bilen insanlarmışız gibi saygı göstererek güvenerek … Hayatımda çok pişmanlıkları olmuş biriyim, dürüst olmam gerekirse, büyük ya da küçük pişmanlıklar…. ama en büyük pişmanlıklarımdan birisi, Fikret hocamla doktoramdan sonra washingtona yerleştiğimde temasda kalmamış olmak, her yaz Türkiye’ye döndüğümde onu ve diğer çok sevdiğim hocalarımızı geçen seneye kadar ziyaret etmemiş olmak…. IMF’deki 29 yıllık çalışma hayatımın son yıllarında odaklandığım küresel ısınma, gelir eşitsizliği, fakirlik, kalkınma ve büyüme gibi konulardaki derin bilgisine başvurmamış olmak… Neden insan bu pişmanlıklar hep iş işten geçtikten sonra yaşar bilmiyorum ama kızı Mine hanımın da çok güzel ifade ettiği gibi, hepimize hatırlatma olsun, elimizdeki güzelliklerin değerini bilmek ve söylemek çok geç olmadan, kaybetmeden …
Canım Fikret hocam.. Yüzünüzden hiç eksik olmayan sevecen gülüşünüzü, insanlığınızı, centilmenliğinizi, çalışkanlığınızı, yardım severliğinizi hiç bir zaman unutmayacağız! Işıklar içinde huzurla uyuyun. Bize yaptığınız öğrettiğiniz her şey için gönül dolusu teşekkürler!
İnci Ötker
Fikret Şenses hocamızı uzun süren rahatsızlığı sonucunda maalesef 20 Ocak 2023 tarihinde kaybettik.
Yeri doldurulması gerçekten güç bir insandı. Alanına yaptığı katkılar, bilgi dağarcığımıza kattıkları zaten yadsınamaz. Örneğin rahatsızlığı sırasında yazdığı ve New Perspectives on Turkey dergisinde yayınlanan “The long and bitter fall: an account of events that shook the Turkish economy during September–December 2021”* başlıklı çalışması Cambridge Üniversitesi yayınlarının dünyada en çok okunan makaleleri arasına girmiştir. Onu daha yakından tanımak isteyenler içinse kıymetli meslektaşım Çiğdem Boz’un yaptığı söyleşi gerçekten ufuk açıcı olacaktır. Kanımca her bilim insanının izlemesi gereken bir söyleşi.
Ancak kendisi iyi bir akademisyen olmasının ötesinde çok iyi bir insan ve gerçek bir nezaket abidesiydi. İş yaşamınızda böylesi insanların olması insana ayrı bir güven hissi veriyor. Her zaman meslektaşlarını dinleyen, onların fikirlerine değer veren, zor zamanınızda yanınızda olan, meslektaşları ile dayanışan, toplumcu bakış açısı ile son dönemde yaşadığımız haksızlıklara karşı sessiz kalmayan bir ağabey ve bir meslektaştı.
Bir ODTÜ mezunu olmamasına rağmen, ODTÜ geleneklerine sıkı sıkıya bağlı gerçek bir ODTÜ’lüydü. Kendisiyle ODTÜ İktisat Bölümü’nde 1992 yılından beri çalıştığım Fikret Hoca ile aynı ortamı ve kurum kültürünü paylaşmış olmak ömrüm boyunca bir gurur vesilesi olacaktır. Yüreğimizde ve kalbimizde hep yaşayacaktır. Hepimizin başı sağ olsun.
* https://www.cambridge.org/core/services/aop-cambridge-core/content/view/...
** https://www.youtube.com/watch?v=YOMQEKlSGpQ
Erkan Erdil
Fikret Senses was my advisor during 1982 and 1986 academical period. He was also giving us lectures on Turkish Economy. All our resources were in Turkish but he was successfully lecturing us in English. He was such an expert and authority in his area but at the same time he was such a gentle soul supporting us at human level. I feel privilidged to be his student. Isiklar yoldasin olsun hocam.
Mine Gümeç
Onunla aynı lisenin 18 devre sonraki mezunu olarak iktisat bölümünde okumaya başladığımda Fikret hocamın öğrencisi olma onurunu ve mutluluğunu yaşadım. Yıl sonunda dağıttığı değerlendirme formuna, tüm içtenliğimle, kendisinin derste işlenen malzeme dışında öğrenilmesi gereken çok daha önemli şeyler olduğunu göstermeye çalıştığını yazmıştım. Derse, Lipsey & Steiner’in kitabını kürsüye koyarak o hoş gülümsemesiyle başlar ve bitirirdi. Genelde ilgili bölümleri önceden okuyarak geldiğimden anlattıklarından çok nasıl anlattığını, kürsü performansını ve sınıftaki ortamı gözlemlenmeye çalışırdım.
İlk sınavda uzattığım cevap kağıdımı kürsüden gene o sımsıcak gülümsemesiyle teşekkür ederek alışı o günkü canlılığıyla hafızamda; doğru bir yere, iyi insanların olduğu bir yere geldim hissini yaşamıştım. Aramızda daha sonra gelişecek olan yakın hoca öğrenci ilişkisinin sanıyorum ilk temeli, değerlendirdiği sınav kağıtlarını bize geri verdiğinde, ki bu karşılaştığım güzel bir sürpriz olmuştu, atılmıştı. Kürsü önünde kağıdımı teslim etmek için sıramı beklerken bazı arkadaşlarımızın notlarını birkaç puan arttırması yönündeki, haklı haksız, taleplerini sabırla yerine getirmeye çalışırken, bu sefer benim yüzümde oluşan ama biraz alaycı gülümsemeyi farkedip hafifçe başını sallayarak tepki vermişti. Sınavdan kaç puan aldığımı hatırlamıyorum fakat “bu eğrinin şu şekilde olması daha mantıklı” şeklindeki cevabımın yanına düştüğü “niye?” notunu hiç unutmadım; akademik öğretimin amacını olabilecek en kısa şekilde özetlemişti. İlerki sınıflarda aldığım seminer dersinde yazma sürecinin sancılarını yaşadığım dönemdeki sabırlı ve teşvik edici tavrını hep şükranla hatırlarım. Ben iktisadı Hocamın sevdiği kadar sevemedim; lisanstan sonra ne yönde ilerleyeceksin sorusuna belki sosyoloji olabilir dediğimde “iktisattan çok da uzaklaşma” tavsiyesi vermişti. Evet, sonrasında pek uzaklaşmadım ama çok da mutlu olmadım; makale dipnotlarındaki ifadeyle hata tamamen bana ait. Evet, ben kendisini örnek alanlardanım fakat maalesef bu pek yakınına bile ulaşamadığım bir hedef oldu ve bunun da mahcubiyetiyle lisans sonrası iletişimimiz benden dolayı kesildi. Ancak, bazen beni koridorda gördüğünde “gelir misin, biraz konuşalım” diye odasına çağırışını, o kısa ve hoş sohbetleri hep tekrar tekrar zihnimde canlandırdım. Hocam belki bana iktisadı pek sevdiremedi fakat kendini çok ama çok sevdirdi. Güzel insanların gittiği güzel bir yer varsa Hocam kesin oradadır; “niye”sini dilim döndüğünce anlatabildiğimi umuyorum.
Feridun Cemil Özcan
Bugün sevgili Fikret Şenses hocamızın doğum günü
Arkasında büyük bir sevgi seli bırakarak 20 Ocak 2023 tarihinde aramızdan ayrılan ODTÜlülerin sevgili hocası Fikret Senses’in ardından onunla ilgili çok güzel şeyler yazıldı. Meslektaşları ve öğrencileri onu tanımlarken çalışkan, dürüst, adaletli, saygılı, beyefendi, nazik, iyiliksever, mütevazı kişiliğini ve daha pek çok olumlu özelliğini vurguladılar. Bütün yazılanlara yürekten katılıyorum. Fikret Şenses hocamız gerçekten pek çok olumlu özelliği kendinde toplamış ender bir insandı. Bence Fikret hocamızın çok vurgulanmayan ancak çok önemli bir özelliği de üstün empati gücüydü. Bunu keskin vizyonu ve iyilik dolu yüreğiyle harmanlayıp, öğrencilerine ve herkese en iyi ve doğru yolu gösterirdi.
Onun ardından, çok yakın dostu olan meslektaşlarının bulunduğu Whatsapp sayfamızda ben de şöyle yazmıştım: “Fikret hocamın sonsuzluğa gittiği haberini alınca çok çok sarsıldım. Benim ve herkesin iyi gününde olduğu kadar, acılı günlerinde, zor zamanlarında da yanında olan sevgili Fikret hocamı son yolculuğuna uğurlayamamış olmak bana ayrıca derin bir acı veriyor. Fikret hocam üstün akademik ve insani özellikleriyle, engin bilgisiyle, zarafetiyle, ender bulunacak empati ve mizah gücüyle etrafını adeta aydınlatırdı. Onunla aynı çatı altında bulunmanın ODTÜ İktisat bölümündeki herkes için, tüm dostları için büyük bir şans olduğunu düşünmüşümdür hep. Ondan öğrendiklerimi, sadece bana olan katkılarını, bir de başkalarına yaptığı gözlemleyebildiğim katkılarını anlatmak kitap olabilir. Onun ışığından mahrum kalmak hepimiz için çok zor olacak. Yavuz, Duygu ve ben kendisini iyileştirmek için üstün çaba harcayan sevgili Melek Hanım’ın ve sevgili Mine’nin büyük acılarını yürekten paylaşıyoruz, bütün aileye ve tüm sevenlerine sabır diliyoruz. Fikret hocamı hep sevgi, saygı ve özlemle anacağız. Ruhu şad olsun.”
Bütün yazılanlar şunu ortaya koyuyor: 76 yıl önce bugün çok özel, çok müstesna bir insan dünyaya gelmiş, çok saygıdeğer bir akdemisyen olmuş, çevresindekilerin yüreklerine dokunmuş, onların yaşamlarının şekillenmesine katkıda bulunmuş, adaletsizlikle mücadele etmiş, ülkesine katkı yapmak için yoğun çaba sarfetmiş, çevresine hep iyilik saçmış. Etrafını her zaman aydınlatan Fikret hocamız hep aydınlıklar içinde olsun.
Her zaman olduğu gibi bu doğum gününde de kendisini özlem, saygı ve sevgiyle anıyorum.
14 Mayıs 2023
Aylin Ege
BIR AGABEY'IN ARDINDAN...
Yanilmiyorsam, Fikret Agabey'in ODTU'de verdigi ilk dersinin ogrencilerden birisi olmustum. Yilini artik animsayamiyorum, cunku 1970'lerin uzun suren boykotlari ardindan hizlandirilmis bir ogretim sureci icinde bu dersi almistik. Kendisi, Merkez Bankasi'ndan gelip, Microeconomics dersi veriyordu. Ben, Isletme Bolumu mezunuyum. Fikret Agabey'den aldigim bu ders, benim kariyerim icin oldukca onemli bir donum noktasi olmustur. Kendisinden Microeconomics hakkinda hala kullandigim cok degerli bilgileri ogrenmis olmakla kalmamistim sadece. Bir gun, benimle ayak ustu sohbet etmis ve bana akademisyen olma kivamimin oldugunu ve bu kariyer yolunu da kendim icin acik tutmami onermisti. Cok derin bir sevgi ve saygi ile sevdigim bir hocamin, bunu kendine vazife edinerek bana soylemesi, muazzam bir doping omustu benim icin. Yillar gecti; ben doktorami aldim ve ABD'ye yerlestim. Kendisi ile meslekdas olduk ve zaman zaman ABD'ye geldigi toplantilarda veya benim Ankara ziyaretlerimde bulustuk, uzun dost sohbetleri ettik, yemekler yedik ve mesafeler uzun olsa da gonul bagimizi hep tazeledik. Bir gun kendisine, ben artik size "Agabey demek isterim; izniniz olursa" dedigimde, cok memnun olmustu. Agabey'lik, benim icin, kendisinin hocam olmasi otesine gecmis oldugunu belirten bir kavram. Bana mentor ve arkadas olmus ve artik fiziken aramizda olmasa da, hala bana mentorluk etmeye devem eden bir Fikret Senses demek benim icin. Kendisini cok ozluyorum ve sikca aniyor, yad ediyorum. Demem o ki, Fikret Agabey bizim buralarda (artik Kanada) hala yasamaya devam ediyor. Kendisinden ogrendiklerimi ogrencilerim ogreniyor; yazdigim makalelerde kendisinden ogrendigim kavramlar zaman zaman kullaniliyor; ama en onemlisi, ara sira ben kendisi ile eskiden oldugu gibi kendi ic dunyamda sohbet etmeye ve kendisini gunluk yasamimimda ornek almaya devam ediyorum.
Ne mutlu bana; cok kiymetli bir insandan, aslinda herseyden once insanlik dersi almisim. Tum sevenlerine, hatiralarini sikca animsamalarini ve Fikret Agabey gibi tatli tatli ve dostca gulumsemelerini oneriyorum.
9 Ağustos 2024
Dogan TIRTIROGLU